PLAYING x OF y
Track Name
Track Artist

music-cover
00:00
00:00

Kim Bilir?

Daha kim bilir ne kadar var ölmeye?
Belki bir trafik kazası hayatın sonu
Ya da bir deprem zelzelesinde
Bir koca dayağı akşamdan kalma
Ya da bir namussuzun
Namus sandığı bıçağının ucunda

Daha kim bilir ne kadar var ölmeye?
Bir delinin göz hapsinde günlerce beklerken
Duyuramadığın sesiz haykırışlarda her gün
Kendini bilmez bir mahlûkun kurduğu
Demir kapının parmaklıkları altında kalırken
Çocukça koşarken hayallerin peşinde

Daha kim bilir ne kadar var ölmeye?
Eğer genç ve güzel isen
Atarlar seni gökyüzünü delen
Bir gökdelenin tepesinden
Kalbimi delen iliklerime işleyen acı gerçeklerle
Düşerken aşağı hayatım,
Kurak bir çöle dönen

Daha kim bilir ne kadar var ölmeye?
Eğer yalnız ve mahkûmsan
Yar etmezler başkasına saplarlar yüreğine hançeri
Sevmek zorundasın kötüleri kötülükleri
Seslensen kim duyar seni
En yakınında beklerken sevdiğin ölüm

Daha kim bilir ne kadar var ölmeye?
Bir kahkaha yerine çığlıklar gelir
Bir minibüsün içinden
Üstünü ipek yorganlar yerine
Toprak ve sonbaharda dökülen
Ağaçların solgun yaprakları örter

Daha kim bilir ne kadar var ölmeye?
Sana mı yanayım annene mi?
Seni sevene mi?
Annecim ben ölmek istemiyorum diyene mi?
Yoruldum bu çığlıkları duymaktan
İzlemekten

Kim bilir ne kadar var daha ölmeye?
Askere giderken vatan için kınalı saçlarına
Onu okşayan kınalı ellere mi yanayım.
Vatan için geldim ölmeye derken
Seni sevip de gönderen
Bir atlas büyüklüğündeki yüreğe mi?

Kim bilir ne kadar var ölmeye?
Düğünde kan kırmızı gelinliğin
Gökten düşen mermi çekirdeklerinde
Biten düğün dernek müzikleri yerine
Ruhumu örten hüzün çığlıkları
Şimdi soğuk bedenin var ellerimde

Kim bilir ne kadar var ölmeye?
Kim bilir soğuk lodos gecelerinde
Sarılırken yorganıma
Ne bileyim ısınmak için
Sen yerine mangal kömürü
Ya da banyoda karbon monoksit sessizliğinde

Kim bilir ne kadar var ölmeye?
Doğarken bir köy yerinde
Yaşarken mi? Bir ilkbahar selinde
Hastanede bir sessizlik her seferinde
Sonunda dinmeyen haykırışlar
Kim bilir?

Kim bilir daha ne kadar var ölmeye?
Bir şoförün şişesinin dibinde
Yeşilde karşıya geçerken silinmiş
Çizgileri olmayan bir okul geçidinde
Önce iş güvenliği yazan
Bir fabrikanın atölyesinde

Kim bilir daha ne kadar var ölmeye?
Belki yarın belki daha da erken
Belki şu anda ölüyorsun
Ben bu satırları yazarken
Kimi kader diye yakıştırırken
Kimi şans derken cahilliğe

Kim bilir ne kadar var ölmeye?
Bir densizin yaptığı senin benim için
Aptalca yorumu dinlerken bu ülkede
Karanlık kömür kokularında çaresizliği
Çekerken derin derin içine
Adaletsizliğin hapsettiği özgürlük
İçin savaşırken

Kim bilir ne kadar var ölmeye?
Hastaneye varamayan bir ambulansın
Tıkanan emniyet şeridinde
Rastgele sıkan bir magandanın
Mermisinin ucunda daha sekiz yaşında

Kim bilir ne kadar var ölmeye?
Trafikte yol verme kavgasında
Adı üzerinde verme sakın
Vermediğin alacak
Bilmediğin kan davasında
Mezar yeri bile kalmadı İstanbul’da

Kim bilir ne kadar var ölmeye bu ülkede
Mayomu giyip atladığım bir havuzun içinde
Elektrik şebekesinden
Ya da hiç aklına gelmeyecek aptal bir biçimde
Tesadüfen bir caninin önünden geçince
Yahut âşık olduğun insanı yanlış seçince

Kim bilir ne kadar var ölmeye?
Gökten bir ses gelir bakarsın
Bir hainin bıraktığı bomba kucaklar seni
Sabah sıcacık otomobile girerken
Birazdan gideceğin sonsuza alacaklar seni

Ölüm kol geziyor dört bir yanda
Ölmek kader bu ülkede
Yaşamak şans
Kim bilir ne kadar var ölmeye?
Şansına yaşıyoruz bu ülkede
Bir gün daha hayata isen ne mutlu
Kaderine şükret
Bir gün ölürsen yanlışlıkla
Bir aptalın, caninin, hainin yüzünden
Şansına küfret
Daha ne söyleyeyim
Kim bilir daha ne kadar var ölmeye?
Şansa bak, kader böyleymiş demeye!
Kim bilir!


Mücahit Ünal