Aziyade & Piyer
Yasak bir aşkın hikayesi
Dolaşırken İstanbul'u
Bugün, Aziyade'nin kim olduğunu öğrendim.
Balat'ın yokuşlarını gezerken, az az dinlendim
Bir kadın camda, ipini karşıya sarkıtmış
Tepemden akan sulardan kirlendim.
Arnavut kaldırımları, semaya bir merdiven,
Çıkarken balkonda, sallanan bir eldiven,
Islak Islak fısıldıyor, fakirliğin nağmelerini,
Saklanan İstanbul'un gizemli hikâyelerini
Zamanında muhteşem evler, viran döküntü,
Üzülüyorum izlerken, bak şuramda bir sıkıntı,
Sonra dönüp uzanıyorum Haliç’e koynundan,
Çekiyorum baharın mis kokusunu burnumdan.
Çıkarken Loti’ye, bir yanda yeşil kabristan,
Haliç'ten ipini salan gemiler vira tornistan,
Tepede, kahvemle düşünürken İstanbul'u,
Fatih’in gemileri Haliç’e, kayıyor yağlı kalastan.
Gördün mü Eyüp’ten İstanbul’u yedi tepe gizler,
Bak önünde bir cennet, buna yetmiyor sözler,
Âşıklar, İstanbul’u göz göze o tepeden izler,
Tutkuyla Piyer Aziyade’yi her akşam burada özler
Ah o gözler, o engin masmavi gözler,
Kâfi değil ne söylesem yetmiyor sözler,
Sardı mı aşk içini, saklar her şeyi gizler,
İzlerken İstanbul’u bu aşkla tutulur nefesler
Mücahit Ünal