İstanbul
Sessizliğim çökmüş, saat gece yarısı
Ben hala ayakta.
İnim inim inliyor İstanbul, sen sokakta.
Dolaşmak istiyorum sahil boyu,
Olsun istiyorum İstanbul benim,
Sesimi duy da sahibim ol benim İstanbul.
Nişantaşı altın sarısı
Beşiktaş kar beyazı,
Ya karşısı, yemyeşil Üsküdar,
Anıları saklamış Taksim tavan arası.
Alev alev Haydarpaşa,
Sahipsiz Dolmabahçe,
Ağırlar bizimle beraber, hem de pek ağırlar
Kadıköy'de;
Topkapı, Kız Kulesi ve Karaköy'den kalkan vapurlar,
Kimsesizleri ağırlar.
Gel sahibim ol İstanbul,
ben sensiz nasıl yaşarım,
Haliç’ten çıkıp Piyerloti’ye koşarım.
Seyrederim de zamana aldırmam Ayasofya’m,
Sarayburnu’ndan balık ekmek aldırmam,
Aksaray'dan dolmuş kaldırmam,
İncilerini izlerim Boğaziçi, Fatih
Nedenini bilmem, ara sıra nedensiz geçerim,
Sadece sana doymak için,
Dokunmak için, yoksa nasıl anlarım
İstanbul’da on beş milyonda bir yokluğumu,
Tıkılıp kaldım bu âlemde
Olsun istiyorum İstanbul benim,
Sesimi duy da sahibim ol benim İstanbul.
Artık sadece Adalarda atlıların terkisi,
Nerede mis gibi balık kokan balıkçı teknesi,
Artık bomboş seven gönülleri doyuran Âşıklar Tepesi
Zaten bilen de kalmadı bir İstanbul türküsü.
Ah İstanbul ah,
Olsun istiyorum İstanbul benim,
Sesimi duy da sahibim ol benim İstanbul.
Mücahit Ünal