On Kasım
Saygı ile...
Ne zor seni kelimelerle anlatmak, sözler kalıyor kifayetsiz!
Vermişsin canını aşkına, gözünü bile kırpmadan kefaretsiz.
Seni dinlerken cephede taş taş oynardı her bir yerinden
İnancın, korku saldı düşmana, saygı da duydu en derinden.
Hani nerde zevk-ü sefan, malın mülkün? Kime ne bıraktın cebinden?
Tek mirasın; emanet bu millete, çıkan her söz senin kaleminden.
Sayende biz de tanıdık, hürriyeti, senin sesinden, nefesinden
Var ettin Cumhuriyet’i, kurtardın bizi esaretin kafesinden.
Allah affetmez! Sana laf söyleyenin, kesilir nefesi göğsünden
Bu yiğide can vermiş binlerce şehit! Vatana olan sevgisinden
Eğer kalmışsa için de vicdandan, minnetten ufacık bir damla
Bil ki uğruna çarpışan şehitler verdiler canlarını imanla
Bre deyyus kimsin? Ecdadıma söz söylersin sabrımı böyle denersin?
Ant içerim! Senden öncekilerden de beter sürünüp de gidersin
Sanma ki güçsüzüm. Türküm! Sabrım, bağlılığımdaki sevgiden,
Korksun sana dil uzatan, sökerim ciğerini göğsündeki yerinden
Bu nasıl bir akıl? Nasıl bir örtü ki anlamazlıktan gelirsin?
Var eden bizi sevmeseydi, neden böyle güzel bir kulu versin!
O bize bir armağan, kula kulluk yaşanıyorken mutat,
Bize Haktan gelen bir hediyedir, işte budur hakikat.
Tarihte bir destan, bir gerçek, böyle bir yiğit bir daha nerden gelecek,
Çanakkale, Samsun, Ankara’dan akarak Anadolu’nun kalbine girecek!
Sefan, çektiğin cefan, bilinler bilir, geçmedi bir günün sefaletsiz.
Hürriyet, özgürlük yakışmaz inanmayana çünkü onlar inayetsiz.
Nerde soluk alırdık? Nerde yaşardık sensiz olsaydı bu vatan?
Hediyen! Senin de yattığın bu kutsal toprak. “Hakkını helal et Ata’m"
Geliyor yüz binlercesi. Kalplerde senin sevgin, senin yazdığın destan
On Kasım’da Anıtkabir’e dualarla, çiçeklerle, Gelibolu’dan Kars’tan.
Mücahit Ünal